Mekan

Bir Müzeden Fazlası…

500’den fazla eserin yer aldığı İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesinde, Müslüman bilim adamlarının deney ve gözleme dayalı çalışmalarıyla bilime yaptıkları katkılara bizzat şahit oluyorsunuz.

“Tanıyabiliyorsa bir kimse kendini ve başkalarını görecektir burada da Doğu ve Batı’nın ayrılmaz olduğunu.” sözleriyle müzenin girişinde bizi karşılayan Goethe, aslında ne de güzel özetlemiştir Doğu Batı Divanı’nda tüm ayrıştırmaların yanlışlığını. Bilim, kendinden önceki gelişmeler yok sayılarak düşünülemez. Çünkü her bir deney ve gözlem kendinden öncekilerden ilham aldığı gibi kendinden sonrakilere de örnek olacaktır. Bu önemli müzeyi tanımaya ne dersiniz?

Türkiye’de İLK
İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi, geçmişte Osmanlı’nın has bahçelerinden olan Gülhane Parkı içinde bulunmaktadır. Eski saray duvarlarının Has Ahırlar Binası’na yapılan müze, İslam Bilim Tarihçisi Prof. Dr. Fuat Sezgin tarafından hazırlanmış olup 2008 yılında hizmete açılmıştır. İki kattan oluşan müze, 3 bin 500 kilometrelik
bir alana kurulmuştur. Üst katta müze ile ilgili çeşitli görsellerin izlenebildiği sinevizyon salonu, astronomi, saat
teknolojisi, denizcilik, savaş teknolojisi ve tıp bölümü bulunmaktadır. Alt katta ise madenler, fizik, matematik-geometri, şehircilik ve mimari, optik, kimya ve coğrafya ile ilgili harita çizimlerinin sergilendiği bölüm bulunmaktadır. Sergi salonlarının tamamında İslam bilim adamlarının ortaya koydukları eserlerin model ve maketleri sergilenmektedir. Eserler, 9. ile 17. yüzyıllar arası dönemdeki Müslümanların bilimsel ve teknik gelişmelerini yansımaktadır. İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi, Türkiye’de ilk, dünyada ise Frankfurt’tan sonra ikinci bir örneği teşkil ediyor. 500’den fazla eserin yer aldığı müzede, Müslüman bilim adamlarının deney ve gözleme dayalı çalışmalarıyla bilime yaptıkları katkılara bizzat şahit oluyorsunuz.

BİLİMİN ÖNCÜLERİ
Müze, İslami bilim tarihine ışık tutması bakımından önem arz ediyor. Karanlık çağ olarak bizlere öğretilen zaman dilimi Avrupa için öyle olsa da Müslümanlar için tam bir gelişme çağıydı. Bu devirde modern bilimin temellerinin atılmasında Müslüman bilim adamları öncü olmuştur. İlmî ve bilimsel faaliyetler 8. yüzyılın başlarından itibaren hız kazanmıştır. Müslüman bilim adamlarının ilerleme kaydetme sebebi ise kendilerinden önceki medeniyetlerin
öğretilerini iyi analiz ederek geliştirmeleridir. Müslüman bilim adamları, 9. ve 14. yüzyıl arasında Yunanlılardan
ve İslam öncesi Bizanslılardan aldıkları aletleri geliştirerek bilim dünyasına çok fazla katkıda bulunmuştur. Bu anlamda İslam bilimleri, Yunan bilimlerinin bir devamı olarak gelişmiştir. Özellikle Abbasiler devrinde Müslümanların bilime katkıları artmıştır. Bugün bilim dünyasında bunun çok bilinmemesinin nedeni, Müslüman bilim adamlarının bilime sağladıkları katkıların görmezden gelinerek unutulmasıdır. Avrupa’da bilginler 17. yüzyıla kadar yazılarında kaynak belirtmiyorlardı. İslam bilimlerinin büyük keşif ve buluşları değişik yollardan Avrupa’ya
gelmiş, orada kabul bulmuş ve alınarak adapte edilmişlerdir. Arapça kitaplar 10.  yüzyıldan itibaren Bizans’ta Yunancaya, İspanya’da Latinceye tercüme edilmeye başlanmıştır. Birçok Arapça eser tercüme edilmiş, fakat Avrupalı veya Yunanlı bir bilginin ismi altında yayınlanmıştır.

USTURLAPTAN GÜNEŞ SAATİNE
Arap-İslam yazma eserleri üzerinde yıllar süren tarihsel yoğun çalışmalar bu müzede sergilenen ve ziyaretçisine eşsiz
bir bilimsel yolculuğu mümkün kılan eserlerin zeminini oluşturmuştur. Bu eserler detaylarına sadık kalınarak
hazırlanmıştır. Astronomi, coğrafya, gemicilik, zaman ölçümü, savaş tekniği, geometri, optik, tıp, kimya, fizik teknik
ve mimari sahalarında büyük bir düzenle sergilenen eserler sürekliliği bozulmadan ziyaretçilere sunulmaktadır. Müzede Müslüman bilim adamlarının geliştirdiği ilginç su saatleri, usturlaplar, pusulalar, duvar kadranları, güneş saatleri ve su pompaları gibi birçok objeyi görebilirsiniz. Bunlardan bazıları Takıyeddin’in 1559 yılında yaptığı mekanik saat, El Cezeri’nin kitabı esas alınarak oluşturulan Fil Saati, Abdurrahman Eş Sufi’nin Gök Küresi, El Hazini’nin dakika terazisi ve daha birçok bilim adamının geliştirdiği eserlerden örneklerdir. Bu örnek maketlerin
büyük bir kısmı, Frankfurt’taki Johann Wolfgang Goethe Üniversitesine bağlı Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü
tarafından, yazılı kaynaklardaki tarif ve resimlere göre çok küçük bir kısmı ise günümüze ulaşan eserlerin orijinallerine dayanılarak yaptırılmıştır.

MÜSLÜMANLARIN HARİTASI
Müzenin bahçe kısmında girişte 9. yüzyılda yapılmış olan dünya haritasının kopyası olan yerküre bulunmaktadır. Halife Memun’un yaptırdığı yerküre haritası, günümüz dünya haritasına benzerliğiyle dikkat çekmektedir. Yunan felsefe ve bilim yapıtlarının çevrilmesini destekleyen Abbasi Halifesi Memun, Beytü’l-Hikme (Bilgelik Evi) adlı bir akademi kurdurarak Bizans’tan önemli yapıtların yazmalarını getirtti. Bilimler tarihindeki ilk gözlem evleri, 9. yüzyılın başında Halife Memun tarafından Bağdat’ta ve Şam’da kuruldu. Daha önceden başlanan eski Yunan eserlerini tercüme faaliyeti bu dönemde hız kazandı. Çok sayıda eser Arapçaya çevrildi. Ekvatorun uzunluğu günümüzün rakamlarına çok yakın bir şekilde tespit edildi. İlk defa bu dönemde çizilen dünya haritası müzede sergilenmektedir. Ayrıca çeşitli usturlaplarla beraber rasathanelerden örnekleri astronomi bölümünde inceleyebilirsiniz.

CEZERİ’NİN DEHASI
Müzede eserlerini göreceğimiz diğer bir bilim adamı İbn el-Heysem tüm zamanların en büyük fizikçilerinden biri olarak kabul edilir. Optik konusunda en yüksek düzeyde deneysel çalışmalar yapan bilim adamının ışık yansıması gözlemleme aleti, karanlık oda maketi ve insan gözünü ayrıntılı olarak çizdiği çalışmasını müzede görebilirsiniz. El Cezeri ise İslam’ın altın çağında çalışmalar yapan Müslüman bilim adamı ve mühendistir. Dünya bilim tarihi açısından bugünkü sibernetik ve robot biliminde çalışmalar yapan ilk bilim adamı olan Cezeri’nin yaptığı otomatik
makineler, günümüz mekanik ve sibernetik bilimlerinin temel taşlarını oluşturmaktadır. Müzede sergilenen fil saati
Cezeri’nin eseridir. Ayrıca Nehir akıntı kuvvetiyle çalışan iki pistonlu su pompası, 1200’lü yıllarda ilk defa El Cezeri’nin daha sonra 1553’te Takiyettin’in kitabında yer alıyor. Müzede maketi olan ve çarkla hareket eden pompalar karşılıklı olarak suyu 11 metre yükseğe çıkarabiliyor. Fas şehrinin Karaviyin Camisi’nin muvakkithanesinde bulunan su saatinin maketi ise işlevinin yanı sıra estetik görünümüyle de dikkat çekiyor. Üzerinde ahşap oymalar bulunan saat, her bir dört dakikayı ve saat başını haber veriyor. Bunların dışında müzede mutlaka görülmesi gereken aletler arasında 16. yüzyılda yaşamış İstanbul Rasathanesinin ilk kurucusu Takiyüddin’nin su pompası ve saatleri, Biruni’nin bulduğu terazi ve onun tarifiyle yapılan pusula, Arap coğrafyacısı İbn Hauqal’ın gemisi ve Sufi’nin ünlü Gök Küresi de yer alıyor.

ZİYARET İÇİN
Gülhane Parkı’nda eski saray duvarlarının Has Ahırlar kısmında bulunan müzeye, Gülhane Parkı’nın Ayasofya yakınındaki ana giriş kapısından veya Saray Burnu tarafındaki Sahil Yolu (Kennedy Caddesi) kapısından ulaşabilirsiniz. Müze, haftanın her günü (kış döneminde) 09.00-16.00 saatleri arasında ziyaret açık.

Bilet 10 TL (18 yaş altı öğrenciye ücretsiz).
Has Ahırlar Binaları. Gülhane Parkı
Sirkeci, Eminönü-İstanbul.
Telefon: 0212 528 80 65.

Yazar Hakkında

Seniha Demir

Yorum Ekle