Kültür

Gagavuz Türkleri

Yazar: TR Dergisi

Tarih boyunca Rus, Bulgar, Romen yönetimleri altında kalan Gagavuzlar, olağanüstü bir millî direnç göstererek bugüne kadar varlıklarını korumuşlardır. Bu renkli halkı keşfetmeye devam ediyoruz.

Tarih boyunca Rus, Bulgar, Romen yönetimleri altında kalan Gagavuzlar, olağanüstü bir millî direnç göstererek bugüne kadar varlıklarını korumuşlardır. Bu renkli halkı keşfetmeye devam ediyoruz.

Gagavuz kültüründe Ortodoksluk ’tan gelen çok önemli unsurlar bulunmakla birlikte hem dilde hem de kültürün altyapısında İslamiyet’in de etkileri görülmektedir. Gagavuz Türklerinin halk inanışları, gelenek ve görenekleri, sözlü kültürleri ve folklorları Türklükten gelen ana kaynaktan büyük izler taşımaktadır. Ancak daha sonraki dönemlerde ortaya çıkan Balkan ve Slav etkileri, Gagavuz kültürüne çok renkli ve zengin bir görüntü kazandırmıştır.

Gagavuz Türklerinin bugün de yaşattığı Hederlez (Hıdırellez), 40 Meçik (Nevruz), Canavar Yortuları (bozkurtun bir sembol olarak kutsanması) gibi gelenekler, Köroğlu, Âşık Garip, Arzu ile Kamber, Tahir ile Zühre, Dengi Boz (Dede Korkut hikâyelerindeki Kam Pürenüñ Oğlı Bamsı Beyrek Boyı), Tepägöz (Basatın Depegözi Öldürdügi Boy), Şah İsmail (Bulgaristan Gagavuzlarında) başta olmak üzere destanlar, türküler, maniler, Nasreddin Hoca fıkraları, “söleiş” adı verilen atasözleri Türk kültürünün kökü eskilere giden ortak zenginliklerinden bazılarıdır.

DİL

Gagavuz Türkçesi, Türk lehçe ve şive tasniflerinde yönlere göre Güney, Güneybatı grubuna, tarihî Türk kavimlerine göre Oğuz grubuna, fonetik kıstaslara göre ise Dağlı grubunun yev alt bölümüne dâhil edilmektedir. Gagavuz Türkçesinin akraba olduğu çağdaş Türk lehçeleri, Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi ve Türkmen Türkçesidir.

Gagavuz Türkçesinin alt tabakalarında Eski Bulgar, Uz, Kovu, Berendey, Turpey, Boyut, Kaspıt veya Karaklobuk ve Peçenek Türklerinin şive ve ağızlarından yadigârlar bulunmaktadır. Bu unsurlara sonradan Kuman (Kıpçak) Türkçesi ve Osmanlı Türklerinin dil özellikleri de karışmıştır.

12. yüzyıldan itibaren Balkan topraklarına girmeye başlayan Selçuklu ve Osmanlı Türkleri ile bu bölgelerde yerleşik olan Gagavuz grupları bir süre sonra birbirleriyle kaynaşmıştır. Bunun bir sonucu olarak da Gagavuz Türkçesine Türkiye Türkçesinden ve Arap-Fars dillerinden kelimeler girmeye başlamıştır. Böylece Gagavuz Türkçesi yeni bir çehre kazanmaya başlamıştır.

1957 yılından beri bir yazı dili olan Gagavuz Türkçesinin fonetiği bilhassa ünlü bakımından zengindir. 10 normal, 10 da uzun ünlü bulunan bu lehçede, özellikle aslî uzun ünlüler ilgi çekici bir görünüm arz eder. Ayrıca kelime başında u- diftonguyla söylenen o ve ü- diftonguyla söylenen ö ünlüleri, ön seste y+ türemesi veya i- diftonguyla söylenen e ünlüsü, ı-e arası bir sesle söylenen ê ünlüsü Gagavuz Türkçesinin farklılık gösteren belli başlı ünlüleridir.

Gagavuz Türkçesinde kelime yapımı ve çekimi genel Türk dili kuralları içinde gelişir. Sadece Slav dillerinden alınmış yarı fonksiyonel cinsiyet eki -yka bakımından bir farklılık görülür. Hâl eklerinde görülen görev değişikliği ise Balkan dillerinin etkisi yanında bağlantıları tarihî ve çağdaş Türk lehçelerine uzanan hareket nesne ilişkisinin zamana veya coğrafyaya bağlı olarak farklı biçimlerde algılanmasından kaynaklanan bir durumdur.

Gagavuz Türkçesinin sentaksı, gramerin diğer alanlarına göre pek çok bakımdan farklı özellikler gösterir. Bu durum Gagavuzların çok dilli ortamlarda Türk dilinin söz dizimini ve mantık örgüsünü başka dillerle karıştırmalarından kaynaklanmaktadır. Ancak Gagavuz söz diziminde genel Türk dilinde olduğu gibi düz cümle de kullanılmaktadır.

Gagavuz Türkçesinin iki ağız grubu bulunmaktadır: Birincisi Çadır ve Komrat bölgelerinde konuşulan Merkez ağzıdır. Bu sahaya Avdarma, Başköy (Kirsova), Baurçu, Beşalma, Beşgöz, Caltay, Çok-Meydan, Gaydar, Kazayak, Kiriet, Kongaz, Kongazcık, Kıpçak, Tomay köyleri girer. Yazı dili, merkez ağzına dayanır.

İkincisi ise Gagavuz Yeri’nin güneyinde yer alan Valkaneş bölgesinde ve bugün Ukrayna sınırları içinde kalan Odesa bölgesinde konuşulan Güney ağzıdır. Bu sahaya Valkaneş’e bağlı Çeşmeköy, Tülüköy (Etulya) ve Odesa’ya bağlı Dimitrovka, Yeniköy (Novoselovka), Karakurt, Kubey (Çervonoarmeysk), Kurtçu (Vinogradovka) köyleri girmektedir. Yazı dilinin büyük ölçüde merkez ağzına dayandırılmasına rağmen Güney ağzının bazı ses özellikleri de göz önüne alınmıştır.

20. yüzyılın ilk yarısında başlayan Gagavuz Türkçesini bir yazı dili hâline getirme çabaları bu yüzyılın ortalarında kesin bir sonuca ulaşmıştır. Gagavuz Türkçesi, 20. yüzyıl gibi kavramların çeşitlendiği ve karmaşıklaştığı bir zamanda birden bire yazı dili hâline getirilince, yeni kavramların karşılanması için Doğu Bloku’nun hâkim dili Rusçaya başvurulmuş, bu dilden Rusça asıllı ve bu dile batı dillerinden giren çok sayıda kelime alınmıştır. Bu sebeplerle Gagavuz Türkçesinde, hem tarihî Türk şivelerine has pek çok arkaik özellik görülmekte ve kelime kullanılmakta hem de tarihî ve sosyal şartların getirdiği bazı zorlamalarla fonetik, morfoloji ve sentaks bakımından Slav dillerinin etkileri ve bu dillerle gelen Batı dilleri kaynaklı kelimeler görülmektedir.

1995 yılında resmiyet kazanan özerklik statüsünün içine dille ilgili olarak da pek çok hüküm yerleştirilmiştir. Buna göre Gagavuz Yeri’nde Rusça, Moldovanca ve Gagavuz Türkçesi olmak üzere üç resmî dil kullanılacaktır. Bütün resmî binalarda, ticari kurumlarda, okullarda yazılar bu üç dille yazılacaktır. Moldova dil kullanma kanununda belirtilen bu hususlar, Gagavuz Yeri Temel Kanonu (Anayasa) ve Gagavuz Yeri Halk Topluşu’nun çıkardığı karar ve kanunlarla da onaylanmıştır.

ALFABE

Gagavuz Türkleri, Osmanlı Devleti’nin tebaası oldukları zamanlarda Anadolu’daki Hristiyan Türklerin ve Türkçe konuşan diğer Hristiyanların Karamanlıca (Grek harfleriyle yazılmış Türkçe) kitaplarını okumuşlar ve bu yolla dinî ve kültürel eğitimlerini Türkçe olarak yapabilmişlerdir. Bu kitaplar, azizlerin hayatı, dualar, Büyük İskender gibi tanınmış kişilerin efsanevî hikâyeleri gibi konularla ve Anadolu halk hikâyeleri ile ilgiliydi.

Aydın bir Gagavuz din adamı olan Mihail Çakır, 1904 yılında duaları ve İncil’i Rus Kiril alfabesiyle Gagavuz Türkçesine çevirmiş ve 1907 yılında gerekli izni alarak Kişinev’de bastırmıştır. Hemen ardından 1909 ve 1910’da, Ai Evangheliea yine Kiril harfleriyle Gagavuz Türkçesinde yayımlanmıştır.

1918 yılında Moldova, Romanya’nın hâkimiyeti altına girince Mihail Çakır, daha önce Kiril alfabesiyle yayımladığı bazı eserleri Rumen esaslı Lâtin alfabesiyle tekrar bastırmış ve bu dönemde yazdığı diğer kitapları da aynı şekilde Lâtin alfabesiyle yayımlamıştır.

Yazar Hakkında

TR Dergisi

Yorum Ekle