Röportaj

“Diplomasi Ağı’nın yönetimi bizde”

emre.ozcan@cubemedya.com'
Yazar: TR Editör

Küresel Kamu Diplomasisi Ağı’nın (GPDNet) önümüzdeki üç yıllığına yönetiminin Enstitümüze verildiği müjdeleyen Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş ile kurumun misyonu ve hedefleri üzerine konuştuk.

Söyleşi: SELÇUK KARAKILIÇ

Türkiye adına kültür diplomasisinin önemine dikkat çekiyorsunuz. Uluslararası ilişkilerde Enstitünün rolünü nasıl açıklarsınız? Türkiye için kültürel diplomasinin misyonu nedir?

Yunus Emre Enstitüsünün gerçekleştirdiği bütün faaliyetlerin ortak adı, sizin de belirttiğiniz gibi “kültür diplomasisi” kavramıyla izah edilmektedir. Biz, dünya milletleriyle bağlantılar kurarak ortak bilimsel ve kültürel projeler yürütmek için çalışıyoruz. Türkiye’nin bütün dinamiklerini yurt dışında tanıtmak, sevdirmek ve ilgi odağı hâline getirmek için çeşitli alanlarda faaliyet gösteriyoruz. Çalışma sahamız göz önüne alındığında bunun adı elbette kültürel diplomasidir. Kaldı ki diplomasi çok çeşitli bir ağdır. Bu bakımdan bizce Türkiye’nin yurt dışında faaliyet gösteren bütün kültür kurumları ve entelektüelleri de kültürel diplomasinin birer parçasıdır. Kültürel diplomasi yaşayan bir şeydir. Öyle ki biz, Yunus Emre Enstitüsü olarak bu toprakların damıtılmış seçkin kültür ürünlerini dünyanın anlayabileceği bir formatta yeniden anlatmaya çalışıyoruz. Bu anlamda da özgün projeleri destekliyoruz. Yunus Emre Enstitüsü bu çalışmalarından ötürü Küresel Kamu Diplomasisi Ağı’nın üç yıllığına dönem başkanlığına seçildi. Bu bizim önemli başarılarımızdan biridir.

Enstitü yıllardır verdiği hizmetlerle yüzlerce kişiye Türkçeyi sevdirdi. 2023 yılında 100 merkez hedefiyle enstitü hangi noktada olacak?

Yunus Emre Vakfı 2007 yılında, 5653 sayılı Kanun’la kuruldu. Ancak vakfın resmî olarak faaliyetlerine başlaması ve kuruluş sürecini tamamlaması, 2009’un Nisan ayına denk geliyor. Kanun gereği Yunus Emre Enstitüsü, kaynaklarını Yunus Emre Vakfından alarak yurt içi ve yurt dışındaki bütün faaliyetlerde kurumsal muhatap olarak öne çıkıyor. Dolayısıyla biz yurt dışındaki faaliyetlerimizi Yunus Emre Enstitüsü çatısı altında yürütüyoruz. Kanunda da belirtildiği gibi Türkçeyi, Türk kültürünü, edebiyatını, tarihini, sanatını, Türkiye’nin zengin mutfak kültürünü, yurt dışında tanıtmak; hem yurt dışındaki ilgili ülke vatandaşlarının hem de oradaki soydaş ve akraba topluluklarımızın sanatla, dille, kültürle ilgili ihtiyaçlarını karşılamak için projeler gerçekleştiriyoruz. Cumhuriyetimizin 100. yılında, 100 merkeze ulaşmak ve dünyanın 100 ayrı şehrinde bulunarak Türkiye’nin kültürel, bilimsel ve tarihsel kaynaklarını doğru anlatmak hiç kuşkusuz öncelikli hedeflerimiz arasında yer alıyor. Bu hedeflere ulaşmak maksadıyla inançla ve gayretle çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Yunus Emre Enstitüsünün misyonlarından biri de yurt dışında Türkçe öğrenimini yaygınlaştırmak. Bu amaçla pek çok yerde çalışmalar yapıyorsunuz. Türkçeye ilgi nasıl?

Türkiye’nin tanıtımını iki koldan yapıyoruz: Biri, kültür sanat faaliyetleri düzenlemek diğeri ise merkezimizin bulunduğu ülkelerde talep eden kursiyerlere Türkçe öğretmek. Kültür ve medeniyetimizin çok geniş bir çevrede paylaşılması için Türkçenin geniş kitlelere ulaştırılmasını önemsiyoruz. Hiç kuşkusuz talep olmadan öğrenim gerçekleşmez, yani zorla bir şeyler öğretemezsiniz. Kaldı ki, arz talep çağında yaşıyoruz. Faaliyet gösterdiğimiz ülkelerde, Türkçeye önemli bir talebin olduğu görülüyor.

Yunus Emre Enstitüsü olarak çeşitli birimlerimiz, bu talepleri bilimsel usullerle değerlendirerek Türkçe kursları açmaktadır. Tabii işimiz sadece kurs açmak değildir. Asıl önemlisi Türkçeyi bilimsel yöntemlerle kursiyere sağlıklı bir şekilde öğretmektir. Yani Avrupa Konseyi Ortak Dil Kriterleri ve dil seviyeleriyle uygun olarak Türkçe öğretimini gerçekleştiriyoruz. Türkçe öğretimi için çeşitli materyaller de hazırlayan Enstitümüz, Yedi İklim Türkçe ders kitaplarından tutunuz da Uzaktan Türkçe Öğretimi ve Türkçe Yeterlik Sınavı’na kadar ciddi, bilimsel çalışmalarla faaliyetlerine devam ediyor.

Enstitümüz şimdiye kadar 50.000’in (elli bin) üzerinde yabancı gence Türkçe dersleri vermiştir. Kursiyerlerimiz çeşitli dil seviyelerinde gördükleri Türkçe derslerine devam etmektedirler. Yani doğrudan merkezlerimize gelerek Türkçe öğrenimi gören kursiyerlerimizin yanında çeşitli kurum ve kuruluşlar, okullar da Türkçe desteği için bizden talepte bulunmaktadır. Yunus Emre Enstitüsü, yoğun talepleri daha önce de belirtiğim gibi, bilimsel yöntemlerle karşılamaya çalışmaktadır.

Balkanlarda ve Kuzey Afrika’daki bazı ülkelerde Türkçeyi ana dilden sonra ikinci dil olarak konumlandırma projeniz var. Bundan biraz bahsedebilir misiniz?

Biz, çok çeşitli kurumların taleplerini şimdiye kadar karşılamaya çalıştık. Balkanlarda, özellikle Bosna-Hersek’te Türkçenin ikinci yabancı dil olarak eğitim sistemine girmesi çalışmalarımız neticesinde oldu. Bu sayede Bosna’da altı bine yakın (6. ve 12. sınıflar arasında) öğrencimiz bulunuyor. Bosna-Hersek’in Zenica-Doboj, Hersek-Neretva, Bosansko-Podrinje, Orta Bosna, Saraybosna kantonlarında Eğitim Bakanlıkları tarafından Türkçenin ilköğretim ve ortaöğretim seviyelerinde 6. sınıftan 12. sınıfa kadar ikinci seçmeli yabancı dil olarak okutuluyor ki bu Türkiye’nin önemli bir başarısıdır. Avrupa’da da ilk kez Türkçe zorunlu ikinci yabancı dil olarak devlet okullarının müfredatlarına girebilmiştir. Çalışmalarımız burada da sonuç vermiş ve Polonya’da “Zorunlu İkinci Yabancı Dil Dersi Olarak Türkçe” kabul edilmiştir. Bu ülkelerin yanında Ürdün’de özel bir ilköğretim okulunda ve Romanya’da ise beş lisede öğrenciler Türkçeyi seçmeli yabancı dil dersi olarak okumaktadır. Ayrıca akademik düzeyde de Türkçenin seçmeli yabancı dil dersi olarak okutulması yönünde çalışmalar yapılmaktadır. Şu anda Japonya ve Karadağ’da üniversite düzeyinde Türkçe dersi seçmeli yabancı dil dersi olarak okutulmaktadır.

Yılda binden fazla kültür sanat etkinliği gerçekleştiriyorsunuz. Bu etkinliklerin içeriğini nasıl belirliyorsunuz?

Bilindiği gibi kültür bir alışveriş ve etkileşim meselesidir. Çağdaş dünya artık eskisi gibi tek taraflı bir kültürel tahakküm yerine kültürel alışverişi gerektiriyor. Türkiye’nin son on beş yıldaki ekonomik hamlelerinin yanında dış politikasındaki insani, vicdani ve siyasi yükseliş çizgisi de bu alışverişi aktarmamıza katkı sağlıyor. Yani Türkiye’nin bu yükseliş çizgisi ile birlikte proaktif bir siyaset takip etmesi hiç kuşkusuz bütün ilişkileri yeniden tanzim ediyor. Şimdiye kadar kültürel köklerimizi ve değerlerimizi çok farklı coğrafyalarda, farklı insan kitlelerine sunmak kimsenin aklına gelmemişti. İşte biz, Yunus Emre Enstitüsü olarak devletimizin ve milletimizin güçlü desteğiyle, medeniyet kodlarımızı, kültürel değerlerimizi yani Türk kültürel atlasını bütün insanlık ile paylaşıyoruz. Yalnız kendi kültür değerlerimizi sunarken muhatabı olduğumuz milletlerin de kültürel değerlerini tanımaya çalışarak, karşılıklı bir etkileşim ile yolumuza devam ediyoruz. Faaliyetlerimizi gerçekleştirirken merkezlerimizin taleplerini dikkatle ele alıyoruz. Yani bir merkezimiz yılda yapacağı faaliyetlerin takvimini bize gönderiyor, ilgili birimimizdeki arkadaşlarımız bu faaliyetlerin Türkiye ile o ülke arasında bir iletişim kuracağına kani olunca Başkanlığımızca onaylanıyor ve faaliyetleri yapmaları için gerekli hazırlıklar başlıyor. Enstitü merkezimizden de çok çeşitli faaliyetler üreterek farklı coğrafyalarda, farklı şehirlerde büyük faaliyetler gerçekleştiriyoruz. Bütün faaliyetlerimizin temelinde, insan odaklı bir gelecek tasavvuru yatıyor.

Yazar Hakkında

emre.ozcan@cubemedya.com'

TR Editör

Yorum Ekle