Dosya

Dünya Mirası Efes

İzmir’in Selçuk ilçesi sınırları içerisinde bulunan Efes Antik Kenti’nin kuruluşu 8 bin yıl önceye uzanıyor.

Efes belki de 20. yüzyıldaki arkeolojik çalışmaların gelişimi ve anıtların koruma uygulamalarının hayata geçirilmesi açısından en etkileyici öğretici örnektir. Efes’in bulunduğu bölge, insanların yerleşim aktiviteleri için adeta önceden belirlenmiştir. Ancak doğal özellikleri ve çevresel etkileri özellikle hızlı bir delta ilerlemesi, çok sayıda deprem, volkanik patlama ve iklim değişiklikleri Efes’in doğasının önemli zorluklarıdır. Bölge insanları tekrar tekrar yerleşim yerlerini başka bir yere taşımak ve yaşamlarını tehdit eden doğaya karşı önlemler almak durumunda kalmışlardır. Bu gerilimli alanda sadece Filozof Heraklit, Coğrafyacı Artemidor, Hekim Rufus ve Sonarus, Geç Antik Dönem Hatiplerinden Maximus gibi entelektüel tarihin önemli isimlerinin ortaya çıktığı Antik Dünya’nın en önemli kentlerinden biri değil, ayrıca Antik Çağ’ın en önemli kutsal alanlarından biri de oluşmuştur. Ancak Efes’in daha sonraki önemi ve büyüklüğü, Neolitik dönemde kurulan ve sonradan zanaat ticaret merkezleri haline gelen küçük köylerden başlayarak, Ayasuluk’taki Bronz Çağı merkezi yerleşimine, daha sonra ise yerli ve yabancı unsurları harmanlayan özerk bir kültürün geliştiği Yunan kentlerine kadar uzanan binlerce yıllık değişken kaderi gölgesi altında bırakmıştır. Kökeni muhtemelen ikinci binlere kadar geri giden ve sadece bir kült merkezi olmayıp aynı zamanda siyasi ve ekonomik gücü temsil eden Efes Artemis Kutsal Alanı’nın buna önemli katkısı olmuştur. Antik dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen anıtsal tapınak çok sayıda hacı ve ziyaretçiyi kendine çekmiştir. Temonos’da Kleothepatra’nın kız kardeşi Dördüncü Arsinoe gibi seçkin mültecilerin de sığındığı büyük bir iltica alanı bulunuyordu. Kentin Lysimachos tarafından yeniden kurulması yerleşim tarihi açısından bir dönüm noktası oluşturmuş, ancak büyük bir genişleme ve gelişme ilk olarak Bergama Krallığı idaresi altında başlamış ve Roma İmparatorluk Dönemi’nde de devam etmiştir. Zengin Asya eyaletinin başkenti Efes, bereketli toprakları ve zengin kaynaklara sahip art bölgesi, işleyen liman bağlantısı ile siyasi, ekonomik ve idari bir merkez konumuna gelmiştir. Kamusal inşa faaliyetleri ve özel şahısların bağışları metropolün ihtişamlı görüntüsüne büyük ölçüde katkıda bulunmuşlardır. Şehrin elit vatandaşlarının zenginliği ve represantasyon ihtiyaçlarına, başka belgelerin yanında şehrin merkezindeki özel konutlar olan Yamaç Evler, 3. yüzyıldaki depremin ansızın bu refahı sona erdirmesine kadar tanıklık eder. Geç Antik Dönem Efes’i kendini öncelikli olarak Hristiyanlık dünyası hac yerlerinden biri olarak görmekteydi. Özellikle Johannes Bazilikası, Yedi Uyuyanlar Mezarlığı ile bütün Hristiyan dünyasından gelen çok sayıdaki hacılar için cazibe merkezi olmuştur. Buna ek olarak kent bölgesel, idari ve ticaret merkezi konumunu korumuş ve Akdeniz çevresi ile olan bağlantısı devam etmiştir. Daha önce tahrip edilmiş Artemis Kutsal Alanı bölgesinde ve Ayasuluk tepesinde 14. yüzyılın 2. yarısında Aydınoğulları Beyliği döneminde en parlak devrini yaşayan bir Orta Çağ kenti oluşmuştur. İsa Bey Camii gibi eşsiz bir yapının da aralarında bulunduğu gösterişli yapılar, Batı Anadolu’daki Türk kültürünün bu altın çağının kanıtlarıdırlar. Eski Efes kentinin ve Ayasuluk’un 17. yüzyılda terk edilmesinde ve Kaystros
ovasının yavaş yavaş ıssızlaşmasında iklimsel değişimlerin etkisi olmalıdır. Tarihsel anlamının yanı sıra Efes, doğal haline bırakılmış kalıntıların yoğun turistik atraksiyona sahip bir arkeolojik parka dönüşümünü gösteren çarpıcı ve etkileyici bir örnektir de. 19. yüzyıldaki İngiliz ve Avusturya kazıları ile başlamak üzere antik kentin mahalleri ardı ardına açığa çıkarılmış; harabe yaşanabilir ve anlaşılabilir bir hale dönüştürülmüştür. Efes belki de, 20. yüzyıldaki arkeolojik anastylosislerin (bir yapının özgün parçalarının bir araya getirilerek yeniden ayağa kaldırma işlemi) gelişimi, arkeolojik anıtların koruma uygulamalarının hayata geçirilmesi açısından en etkileyici öğretici örnektir. Günümüzdeki kalıntılar tek bir yaklaşıma dayanmamaktadır, aksine mimari denemeler, kolajlar ve mimari eserlerin yeniden ayağa kaldırılmasını kapsayan yıllar içinde gelişmiş bir bütündür. Efes kültürel mirasın ticari amaçlı kullanımı için seçkin bir örnektir. Anıt korumaya, turizm sektörüne ve bilime olan talepler, hedefler ve beklentiler bundan daha farklı olamazdı. Bugün Efes farklı görevleri yerine getirmek zorunda olan büyük bir kazıdır. Bunlar arasında arkeolojik disiplinler arası yürütülen temel araştırma, anıtların korunması, öğrencilerin eğitilmesi, bilgi paylaşımının yanında alan yönetimi ve kalıntıların sunumu da yer almaktadır. Günümüzde her yıl ortalama iki milyon gibi yoğun ziyaretçi trafiğine sahip Efes’te anıtların korunması ve bakımı gitgide daha önemli bir rol oynamaktadır.

Yazar Hakkında

Sabine Ladstätter

Yorum Ekle