Röportaj

Ebubekir Efendi’nin Torununu Güney Afrika’da Bulduk

emre.ozcan@cubemedya.com'
Yazar: TR Editör

1862 tarihinde Güney Afrika’ya “muallim ve müderris” olarak gönderilen Osmanlı Âlimi Ebubekir Efendi’nin torunu Kemal Effendi’yi Cape Town’da bulduk ve Türk tarihine ışık tutabilecek bir söyleşi gerçekleştirdik.

1862 tarihinde Güney Afrika’ya “muallim ve müderris” olarak gönderilen Osmanlı Âlimi Ebubekir Efendi’nin torunu Kemal Effendi’yi Cape Town’da bulduk ve Türk tarihine ışık tutabilecek bir söyleşi gerçekleştirdik.

M. GÖKHAN KAHRAMAN*

Günümüzden yaklaşık 1,5 asır önce dünyaya “Her türlü farklıklara rağmen birlik ve beraberlik içerisinde yaşanabileceğini” gösteren Ebubekir Efendi, İstanbul’dan yola çıkarak yürüttüğü eğitim ve kültür faaliyetleri ile Güney Afrika ve çevre ülkelerde herkesin beğenisini kazanan tarihî bir miras bıraktı. Bu değerli Osmanlı âliminin bıraktığı izler hâlâ canlıyken bizler biz .tr dergisi olarak Güney Afrika’da Güney Afrika vatandaşı olarak yaşayan torunu Kemal Effendi ile tanıştık ve kendisine çok özel sorular sorduk.

Ebubekir Efendi’nin torunu olarak kendinizi biraz tanıtır mısınız?

Ben 30 yıldır kendimi hiç tanıtmadım. Otuz sene önce Türkiye’de benim ilk eğitim dönemimde okullarda bana hep “Kemal kendini tanıtır mısın?” derlerdi. Ben de “İşte Güney Afrika’dan geldim. 11 yaşındayım. Cape Town’da doğmuş, büyümüş ve Türkiye’de okumaya niyetli bir gencim. Ama Türkçe bilmiyorum.” diyordum. O günler öyle geçiyordu. Şimdi ise artık Cape Town’da yaşayan, Türkiye’de eğitim almış bir Osmanlı vatandaşıyım.

“Osmanlı vatandaşıyım” dediniz. Malumunuz 1862 Ebubekir Efendi’nin Güney Afrika’ya geliş yılı. Bu, Türkiye Cumhuriyetimizin ve Türk milletinin aslında tarihî derinliğini gösteriyor. Ebubekir Effendi kimdir, Afrika’da ne tür faaliyetler yaptı? Kısaca bizimle paylaşır mısınız?

Ebubekir Efendi’yi kısaca anlatmak kolay değildir. Ebubekir Efendi hakkında yazılan son kitap, 650 sayfadır. Yaptığı hizmetlere bakacak olursak, İstanbul’dan 1862 yılının Kasım-Aralık ayları döneminde ayrılır. İngiltere’de 40 gün geçirir. Daha sonra gemi ile yola çıkarak Cape Town’a 1863’ün Ocak ayında varır. Ebubekir Efendi’nin Cape Town’a gelmesinin ana sebebine baktığımızda o dönemde burada yaşayan Müslümanlar tamamıyla bilinçsiz bir şekilde İslamiyet’i yaşıyorlar. Bu Müslümanların çoğu Hindistan’dan, Cava’dan ve Malezya’dan gelmişler. O bölgedeki insanlardan yerliler ve Hintliler İngilizlere, Malezyalılar ve Endonezyalılar ise Hollandalılara karşı ayaklanırlar. Ayaklanan insanları öldürürlerse ülkede daha çok ayaklanma olacağı için bu insanları sürgüne gönderirler. Güney Afrika’ya çoğu köle olarak gelir. Fakat İngilizler bu bölgede sömürge gücünü Hollandalıların elinden alınca buradaki kölelerin çoğunu serbest bırakırlar. Güney Afrika’da Hollandalıların döneminde İslamiyet belli bir raddeye kadar aktif olarak yaşanır, ama İngilizler döneminde İslamiyet gerileme dönemi yaşar. İngilizler, Müslümanlara burada cami açtırırlar, fakat namaz kılmalarını engellerler. Güney Afrika’ya 1860’lı yıllarda bir gazeteci gelir ve Cape Town’da belediye sarayının önünde iki tane Müslüman birbirleri ile münakaşaya girdiğini görür. Basit bir İslami hüküm üzerinden yaşanan münakaşada tartışanlardan biri diğerini öldürür. Gazeteci bunu görünce “Bu ülkede ciddi bir İslami eğitime ihtiyaç var ve bu insanlara kitap lazım.” düşüncesiyle İngiltere’ye döner ve Kraliçe Victoria’ya bir mektup gönderir. Mektupta der ki “Sizin Cape Town bölgenizde Müslümanlar arasında eğitimsizlik ve bilinçsizlik vardır. Bu insanlar İslamiyet’i bilmiyorlar. Aralarında da ciddi sürtüşmeler var. Bu durum büyük kargaşalıklara sebep olabilir.” Kraliçe Victoria bu bilgilendirme üzerine dönemin Osmanlı padişahı olan Sultan Abdülaziz’e mektup yazıp, bize ait olan Cape Town bölgesine gönderilmek üzere acil Kur’an-ı Kerim ihtiyacı olduğunu ifade eder. Kraliçe, Halife’den kitap ister. Halife Hazretleri ise “İslami eğitim hocasız olmaz.” der. Cape Town’a uygun bir hoca gönderilmesi görevini baş vezirlerinden Enver Paşaya verir. Enver Paşa ise bu göreve layık olacak kişinin hem İslami ilimleri bilen hem hukuk tahsili yapmış ve yabancı dil bilgisi yeterli biri olmasını ister. Bu talimat üzerine o dönem için bir vakıa araştırması yapmak üzere İngiltere de bulunan Ebubekir Efendi’nin Türkiye’ye gelişi ile bu görev ona verilir. Kendisi Halife’ye hizmet için tüm görevlerinden vazgeçerek Erzurum’daki ailesi ile vedalaşıp Cape Town’a gelir. Buraya gelirken yanında Ömer Lütfi adındaki yeğenini de getirir. Ömer Lütfi seyahatnamesini okursanız Ebubekir Efendi’nin buradaki hayatını ve yaşadığı evreleri tek tek görebilirsiniz. Çok zorlu şartlarda yaşamışlardır. Fakat Ebubekir Efendi buraya geldikten sonra ilk önce buradaki hükümet binasını ziyaret eder. Valilik kendisine burada istediği eğitimi vermesi için izin verir. Bu noktada şu önemli hususu da belirtmemiz gerekir: Ebubekir Efendi, Güney Afrika’da halifeyi temsil ediyor; halk onu halifenin temsilcisi olarak görüyordu.

Peki, Ebubekir Efendi Cape Town’a geldiğinde ilk neler yaptı?

Ebubekir Efendi’nin gelişinden sonra yerel insanlar toplanır ve 5 bin kişinin imzasından müteşekkil bir mektupla Sultan Abdülaziz’e teşekkür ederler. “Sen bizi karanlıktan kurtarıp hoca gönderdin ve bundan sonra cuma günleri hutbe senin adına okutulacaktır.” derler. Ebubekir Efendi geldikten 15 gün sonra ilk mektebini Güney Afrika’da açar. Buradaki insanların evvela eğitime ihtiyaçları olduğu kanaatine vararak Güney Afrika’da İlk Osmanlı mektebini açar. Bu mektebe 15 günde 30 talebe yazdırılır. Ebubekir Efendi’nin ilk eşi ile de ilk kız mektebi açılır. Ayrıca vaktinin büyük bir kısmını da mahkemelerde geçirir. Yerel mahkemeler, Müslümanlar arasındaki münakaşalarda karar vermek için Ebubekir Efendi’den İslam hukukuna göre görüş alır.

Ebubekir Efendi buraya geldikten aşağı yukarı 7-8 ay içinde yerel dili başarılı bir şekilde öğrenir. Bir Afrika dilinde yazılmış fıkıh kitabı hazırlar. Ebubekir Efendi, buraya yerleştikten sonra İslamiyet’in prensiplerini iyi bilen, hafızlık yapmış birçok hoca eğitir. Bu dönem içinde yeğeni Ömer Lütfi’nin görevi de hafız öğrencilere Arapça öğretip onları geliştirmektir. Ömer Lütfi, dört sene sonra ayrılır. Fakat bu döneme kadar Ebubekir Efendi’nin birçok talebesini eğitmiştir. Yeterli eğitim seviyesine ulaşanlar da diğer talebeleri eğitebilecek kalitede eğitim alırlar. Güney Afrika’da ilk Osmanlı mektebi açılmıştır. Buradaki öğrencilerin not durumları haftalık rapor olarak İstanbul’a iletilirdi. Ömer Lütfi’nin yazdığına göre Ebubekir Efendi’nin 18 sene burada yaşadığı 13. yılından itibaren çok iyi yetişmiş öğrencileri olduğu ifade edilir.

Bunların dışında Port Elizabeth’te bir cami açar ve bir medrese kurar. Bu medreseyi daha sonra Ebubekir Efendi’nin oğlu Hişam bin Nimetullah yönetir. 1960’lardaki Apartheid dönemde o bölgeyi istedikleri için maalesef o semti yıkarlar ve medrese ortadan kaldırılır.

Ebubekir Efendi çok aktif olarak çalıştığı için hep aynı yerde durmaz. Durban’da Ahmet Osman adında Hintli aile vardır. Onlarla birlikte çok aktif bir şekilde çalışarak, özellikle Hicaz Demir Yolları için büyük miktarda yardım toplarlar. İkincisi, Ebubekir Efendi’nin talebelerinden biri olan Sadık Bey, İngiltere’de Londra Camisi’ni açar. Ebubekir Efendi bu bölgede çalıştıktan sonra, komşu ülkemiz Madagaskar adasına geçer ve orda aktif çalışmalar yürütür. Artık Mozambik’te de bir camimiz vardır.

Ebubekir Efendi’nin vefatından sonra, oğulları bu çalışmayı Afrika’nın değişik yerlerinde yürütür. Osmanlı Devleti’nin sonlarına geldiği dönemlerde maalesef yardımlar kesilir. Durumu şöyle anlatayım: Annem bir akrabasının yanında bırakılmak zorunda kalır. Çünkü dedemin bunların hepsine bakacak durumu yoktur. Ama yine de hizmete devam ederler.

Osmanlı’nın yıkılması ile beraber Ebubekir Efendi’nin ailesi ile kopuş başlıyor. Peki, sonra ne zaman Türkiye ile üst düzey iletişime geçiliyor?

2005 yılında Güney Afrika’ya gelen, o zaman başbakan olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile beni tanıştırdılar. Afrika’nın en önemli adamı sıfatıyla… Etrafıma bakıyorum, kimi kastediyorlar diye. Afrika’nın en önemli adamı kim burada? Allah, Allah diyorum. Beni “Osmanlı torunu” olarak tanıttılar. Tanıştıktan sonra geri çekildim. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, beni “Nerede o Osmanlı torunu” diye tekrar yanına çağırdı ve “Beni Ebubekir Efendi’nin kabrine götür.” dedi. Sayın Başkanım, “Şimdi orası bakımsız durumda. Siz oraya gitmeseniz daha iyi olur.” dedim. Sayın Erdoğan, bu konuşmadan hemen sonra mezarın ziyarete uygun hâle getirilmesi için talimat verdi. Belli bir zaman sonra TİKA tarafından mezarın çevresine çit yaptırıldı. Çevre düzenlemesi yapılarak ziyarete uygun hâle getirildi.

Peki, bildiğiniz gibi Yunus Emre Enstitüsü Türkiye’nin dilini, kültürünü ve sanatını dünyaya tanıtan bir kurum. Bu kurumdan beklentileriniz nelerdir?

Yunus Emre Enstitümüzün Güney Afrika’ya gelmiş olması, Türkçeyi öğretecek olması, Türk kültür ve sanatını millî ve manevi değerlerimizi burada tanıtacak olması bizim için mutluluk verici bir durumdur. Biz bunu yıllardır hasretle beklemekteydik. Babamın bana anlattıklarına göre yıllardır buradaki Osmanlı bakiyeleri Türkiye’den bir el uzatış bekliyorlardı. Geçte olsa buraya TİKA’nın gelmesi, Yunus Emre Enstitüsünün gelmesi heyecan ve mutluluk verici. Emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum. Burada Türkçe öğrenmek isteyen birçok insan var. Yunus Emre Enstitüsü, Cape Town’da Türkçe dil kursu açar açmaz sadece bizim aile de bile onlarca kişinin buraya yazılacağına inanıyorum. Dil öğretiminin yanı sıra kültür-sanat faaliyetleri de burada büyük beğeniyle karşılanacaktır. Bizler de radyo, gazete ve dergileri kullanarak Türkiye’nin buradaki Müslümanlara verdiği hizmetleri ve Türkiye’yi tanıtan konuları Güney Afrikalılara ulaştırmalıyız.

*Yunus Emre Enstitüsü Güney Afrika

Yazar Hakkında

emre.ozcan@cubemedya.com'

TR Editör

Yorum Ekle