Yunus Emre Enstitüsü

Polonya’da Türkoloji Çalışmaları Nasıl Başlamıştı?

Written by Selim Köprülü

POLONYA, Avrupa’da Türkoloji’nin en eski merkezlerinden biridir. Polonya’da Kraliyet Sarayı’nda 16. yüzyıldan itibaren öğretilen Türkçeye, Tadeusz Kowalskı, Ananiasz Zajaczkowskı, Jan Reychman gibi büyük Türkologların hizmet ettiğini biliyoruz.

Vilnüs, Lviv, Krakov, Varşova ve Poznan Üniversitelerinde Türkoloji bölümlerinin Türk dili araştırmalarına yaptığı nitelikli katkı ve yetiştirdiği büyük Türkologların varlığı Türkçenin dünya dili olduğunu göstermesi bakımından dikkate değerdir. 

Polonya’da Türkçe çalışmaları ve öğreniminin tarihi 15. yüzyılın ikinci yarısına dayanmaktadır. Bu tarih aynı zamanda Polonya ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki siyasî ilişkilerin başladığı bir dönemdir. 

Polonya’daki Türkçe çalışmalarının gelişmesinin karşılıklı siyasî, ticarî ve kültürel ilişkilere bağlı olması da göstermektedir ki, dil önemli bir etkileşim aracıdır. Mesela Polonya’da Franciszek Meninski Türkçe Sözlük çalışmalarına başlamış, ardından 1919’da Krakov’daki Jagellon Üniversitesi’nde Profesör Tadeusz Kowalski tarafından Türkoloji kürsüsü kurulmuştur. Arada bazı Türkoloji çalışmaları olmuşsa da 1935’te Varşova’daki Doğu Çalışmaları Enstitüsü açılmış; Türkoloji kürsüsünün başkanlığına dünyanın tanıdığı saygın bilim insanı Profesör Ananiasz Zajaczkowski getirilmiştir.

Son olarak 1946’da Krakov ve Varşova’daki Doğu Çalışmaları Enstitüleri yeniden açılmış, ardından kısa bir süre sonra Wroclaw Üniversitesi’nde bir Türkoloji Bölümü kurulmuştur. Türkçenin tarihi ve öğretimiyle ilgilenen bu kürsülerden saygın bilim insanları çıkmıştır.

Samuel Otwinowski, J. Sekowski, A. Muchlinski, I. Pietraszewski, A. Chodzko gibi Türk diline hizmet eden bilim insanları Türkiye-Polonya İlişkilerine önemli katkılar sağlamışlardır. 

Polonyalı Türkologların Türk dili çalışmaları, Türkiye ve Türk dünyası üzerine araştırmaları Türkiye-Polonya İlişkilerinde seçkin ve zengin bir işbirliğinin olduğunu göstermektedir.

Aydınlar ve bilim insanları arasındaki üst düzey işbirlikleri hiç kuşkusuz milletlerin ve devletlerin politik, ekonomik ve teknolojik gelişimlerinde önemli rol oynamaktadır. Dolayısıyla Leh ve Türk bilim insanlarının “Türkçe” hakkındaki araştırma ve çalışmaları, on yıllar içerisinde “kültürel değişim ve etkileşim” sonucunda ortak teknolojik çalışmalara da vesile olacaktır. Türkçenin bilim dili olarak yaygınlaşması ve üretim dili olması Türkiye’ye olduğu kadar ortaklıklar kurduğu dost devletlere de ciddi katkılar sağlayacaktır.

Önceleri Çin Seddi’nden Adriyatik kıyılarına varıncaya kadar aşağı yukarı 220 milyon insanın konuştuğu dil olan Türkçe, 21. yüzyılda artık farklı coğrafyalarda farklı milletlere mensup insanların konuştuğu, araştırdığı bir iletişim ve etkileşim dili olmaya başlamıştır. Bugün Amerika’dan Japonya’ya varıncaya dek farklı kategorideki meslek ve yaş gruplarında çeşitli insan toplulukları Türkçe öğrenmekte veya Türk dili araştırmalarına katkı sağlamaktadır.

Bu elbette Modern Türkiye’nin son 15 yılda gösterdiği hızlı değişimin, politik nüfuzunun artmasının ve zenginleşmesinin sonucunda olmuştur. Türkçeye ilgi, aslında Türkiye’ye meraktan kaynaklanmaktadır. Bu merak beraberinde kültürel değişimi ve nihayetinde bilimsel işbirliklerini getirecektir. Kanaatimce, dünyanın çeşitli araştırma merkezlerinde ve üniversitelerinde Türk Dili Kürsülerinin varlığı ortak etkileşim ve bilişim aracı olacaktır.

13. Uluslararası Büyük Türk Dili Kurultayı, Türk dili ile ilgili gelişmeleri görüşmek ve yeni tespitleri tartışmak amacıyla Yunus Emre Enstitüsü ve Bilkent Üniversitesi’nin ortaklığında 25-26 Eylül 2016’da gerçekleştirilmişti. Yunus Emre Enstitüsü daha önce Bosna Hersek, Romanya, Macaristan’dan sonra Polonya’da da “Büyük Türk Dili Kurultayı”na destek vermiştir. Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş, Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rasim Özyürek, Varşova Üniversitesi Türkoloji ve Orta Asya Halkları Bölüm Başkanı Doç. Dr. Agata Baraja Starzynska, Türkiye Azerbaycan Dostluk İşbirliği Dayanışma Vakfı Başkanı Prof. Dr. Enver Hasanoğlu, Türkiye Varşova Büyükelçisi Tahsin Tunç Üğdül, Azerbaycan Varşova Büyükelçisi Dr. Hasan Hasanov ve Varşova Yunus Emre Enstitüsü Müdürü Öztürk Emiroğlu’nun katıldığı kurultayda, yüz yirmi bilim insanı Türk dilinin farklı konularını tartıştı.

Türkiye’nin ve dünyanın farklı ülkelerinden yüz yirmi akademisyenin katıldığı Uluslararası Büyük Türk Dil Kurultayı’nda dil kavramı ve Türkçenin dil zenginliği üzerine konuşan Enstitü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş, Türk dilinin kendi kavram ve terimlerini üretmede diğer dillere göre daha zengin olduğunu söyledi. Sondan eklemeli bir dil olması dolayısıyla matematik gibi kuralları olan Türkçenin “üretici bir dil” olduğunu da ileri süren Prof. Dr. Ateş, Türkiye’nin bilimsel ve kültürel birikiminin de taşıyıcısı olan Türk dilinin bilim, sanayi ve teknoloji üretimine de ciddi katkıları olacağını kaydetti.

Türk dilini korumak için herkese büyük görev düştüğüne vurgu yapan Kurultay Düzenleme Kurulu Başkanı ve Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rasim Özyürek ise açılış konuşmasında “Bayrağımızı koruduğumuz gibi dilimizi de korumalıyız” dedi. Polonya ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 600 yılı geride bıraktığına dikkat çeken Varşova Yunus Emre Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Öztürk Emiroğlu, Polonya’daki beş lisede Türkçenin zorunlu ders olarak okutulduğunu dile getirerek şöyle devam etti:

“Türkiye ve Polonya 2014’te diplomatik ilişkilerinin 600. yılını kutlamıştır. Türkiye ile Polonya, 600 yıllık sürecin yaklaşık çeyrek asırlık diliminde doğrudan yapılan altı savaş sebebiyle ilişkilerinde soğuma olmuş, fakat savaş dönemleri de dahil karşılıklı ilişkilerini bozmamış iki ülke olarak dikkat çekmektedir. 

XV. yüzyıldan itibaren Tatar ve Karaylar Polonya’yı yurt edinmeye başlamıştır. Tatarların XV. yüzyıldan XVII. yüzyılın sonuna, Karayların ise XV. yüzyıldan XX. yüzyılın sonuna kadar Türkçe konuştukları topraklarda bulunuyoruz. Polonya Kral Sarayı’nda XVI. yüzyıldan itibaren Türkçe bilen tercümanlar istihdam edilmiştir. Polonya aristokratları arasında Türkçe konuşan bazı isimler vardı. Ayrıca III. Jan Sobieski ve Stefan Batory gibi Polonya kralları da Türkçe bilmekteydi. 1802’de Vilniüs’te, 1919’da Krakov’da, 1924’te Lviv’de, 1932’de Varşova’da, 2002’de Poznan’da Türkoloji Bölümlerinin açıldığı ve 2019’da Jagillon Üniversitesi’nde Türkolojinin kuruluşunun yüzüncü yılının kutlanacağı bir ülkede Türkolojinin çok uzun ve derin geçmişi vardır. Prof. Dr. Tadeusz Kowalski, Prof. Dr. Ananiasz Zajaczkowski, Prof. Dr. Jan Reychman’ı, Prof. Dr. Satnislaw Stachowski, Prof. Dr. Jan Ciopinski, Prof. Dr. Tadeusz Majda, Prof. Dr. Henryk Jankowski gibi Türkologlar Türk diline önemli hizmetlerde bulunmuşlardır”.

Türk dilleri arasındaki sorunları gidermek için çeşitli yollar bulunması gerektiğini ileri süren Azerbaycan Cumhuriyeti Varşova Büyükelçisi Dr. Hasan Hasanov, bu sorunları gidermenin ilk şartının alfabe birlikteliği olduğunu vurguladı. Gençliğinde, Sovyet Rusya döneminde Kazakistan’dan sorumlu olduğunu ve Kazak Türkçesini anlamak için neler yapmak lazım geldiğini merak ettiğini ifade eden Büyükelçi Hasanov, sözlerine şöyle devam etti:

Baktım ortak kelimeler çok. Ortak kelimeleri tespitten sonra, hangi prefiks veya sufiksleri nasıl işletiyor ona baktım. Kısa bir süre sonra konuştuklarını daha rahat anlamaya başladım. Gençlere Türk dillerindeki işletim forumlarını verirsek onlar kolay öğreneceklerdir. Ben bu hususta bir kitap yazdım. Türk dünyasındaki dil sorunlarını çözmek için bu işi bilen insanlarla toplantı yapıp çözüm aramamız gerekmektedir”.

About the author

Selim Köprülü

Leave a Comment