Röportaj

Kayıp Türk Sazı Çeng’in İzinde

Yazar: Melih Uslu

17. yüzyılda tarih sahnesinden çekilen “çeng”i yeniden Türk müziğinin gündemine sokan dünyaca ünlü Arp Sanatçısı Şirin Pancaroğlu’na şairlerin sazını ve tasavvufi yönünü sorduk.

35 yılı geride bırakan sanat hayatınızın son döneminde Klasik Türk müziğine, İstanbul tangosuna, ilahi ve saz çeşitlemelerine yöneldiğinizi görüyoruz. Bu tercih müziğinize neler kattı? Sanırım müzik anlayışım melez dersem doğru bir tarif vermiş olurum. Öte taraftan farklı geleneklerin müzikleri beni oldum olası ilgilendirdi. Batı müziğinde hatırı sayılır bir birikimim var, oradan kopamam. Ne var ki bu birikimi iyi lezzetler doğurabilecek şekilde değerlendirmek istedim. Ortaya kendine has rengi olan bir müzik çıktı.
DSC_3208
■ Arpın antik dönemde Anadolu’da tedavi amacıyla kullanıldığı biliniyor. Bu enstrümanı çalanların ve dinleyenlerin daha uzun ömürlü olduğu doğru mu? Dinleyenler için huzur veren bir tarafı olduğunu biliyorum. Yatıştırıcı bir etkiden söz edebiliriz, tıpkı suda olduğu gibi… Eski çağlarda Ege’de antik hamamlarda suyla tedavinin uygulandığını ve aynı ortamda arpların kullanıldığını biliyoruz. Günümüzde hastanelerin bazı ünitelerinde de arpa rastlanabiliyor. Bu uygulama Türkiye’de mevcut. Bir de çalgıyla ilgili bir takım özellikler var ki bunların icra eden kişiyi zinde tuttuğunu söylemek mümkün. Bizim tekniğimiz parmakları açıp kapamaya dayanıyor. Teli çekiyorsunuz, parmaklarınızı açıp kapıyorsunuz. Bu temel bir motor beceriden öte değil aslında. Sonra bazı arpların mandalları var, aynen kanunda olduğu gibi, ama sayıca çok daha az. Bunlar da kasları çalıştıran unsurlar. Kaldı ki bir de pedallı arp çalıyorsanız, o zaman bacak ve ayak kasları da devrede olmak zorunda. Yedi notanın her biri için bir pedal var ve her bir pedalın da üç ayrı duruş kademesi var. Dolayısıyla ayaklar oldukça aktif oluyor. Bu da tabi alt beden becerilerini geliştiriyor. Alt-üst beden koordinasyonu, yaşlanırken kaybettiğimiz önemli bir aksiyon türü. Arp tam da bu tür motor koordinasyonları çalıştırdığı için günümüzde kullanılıyor.
■ En eski örnekleri Anadolu’da görülen kayıp enstrüman “çeng”i yeniden müzik gündemine kazandırdınız. Bir tür köşeli arp olan bu çalgıya olan ilginiz nereden geliyor? Tarih – müzik ilişkisi beni cezbeden bir konu oldu. Çeng, 17. yüzyılda tarihin sahnesinden çekilmiş, coğrafyamıza has küçük bir “kucak arpı”. Çengin görsel cazibesi beni her daim etkilediği gibi, 16. yüzyılda yaşamış olan Bursalı Şair Ahmed-i Daî’nin Çengname’si hayal gücümü her zaman beslemişti. Arp çalmaya başladığım yıllardan itibaren Orta Çağ ve erken modern dönem Osmanlı ve İran minyatürlerinde sıkça karşımıza çıkan, yerde oturularak çalınan, yaklaşık 25 teli bulunan ve arpa çok benzeyen bu çalgı dikkatimi çekmişti. Zaman içerisinde bu merakım arttı ve bu çalgının sesini duymak, bundan da öte onu çalmak istedim. Belli ki bu bizim coğrafyamızın arpı idi. Minyatürlerde resmedilen çalgılar arasında çok sık boy göstermesi Orta Çağ’da sevilen bir çalgı olduğunu ortaya koyuyor. Ancak bu çalgının hiçbir örneği günümüze ulaşmamıştı.
■ Çengin tasavvufi bir boyutu var mı? Çeng aslında açılı bir arp. Mezopotamya’da çalınan açılı arplar yok olduktan sonra, Yakın Doğu İslam kültürlerinde – burada özellikle Türkiye, İran ve Irak’ı belirtmek gerekir – bu tür arpların izine rastlıyoruz. Sesini, özel rengini, gövdesini kaplayan deri yüzeye borçlu olan çengin ihtişamlı ve renkli bir geçmişi var. Orta Çağ’da saraylarda çalınan bu kadim saz, siyasi iktidarı sembolize etmekle birlikte, kambur ancak göğe doğru yükselen gövdesinden kaynaklanan tasavvufi bir sembolizme de sahip. Şairler arasında favori bir tema olan çeng, müzikteki gelişmelere ayak uyduramayıp zaman içerisinde kullanımdan düşüyor. 1660 yılında Evliya Çelebi’nin Seyahatneme’sinde İstanbul’da sadece tek bir tip çeng ile 10 çenginin (çeng çalan kişi) varlığından söz ediyor. Bunun çenge dair bilinen son yazılı tanıklık olduğu biliniyor. ■ Yerli üretimin başlamasıyla arp fiyatları hızla düşmeye başladı. Bu gelişmeyle birlikte Türkiye’de arp sanatçılarının sayısı artar mı? Yakın zaman önceye kadar en ucuz ithal arpın 3 bin 500 avroluk bir maliyet vardı. Türkiye’de bu çalgıyı yaygınlaştırmak için çok yüksek bir rakam. Birkaç yıl önce İzmir’de yerli malı arp üretimi gerçekleşti. Bu da maliyeti düşürdü. Ancak üretim henüz çok yeni. Arp ile ilgilenen kişilerin sayısı bu olumlu gelişmeye göre mutlaka artacaktır.
IMG_9211
■ Dünyaca ünlü birçok gazete sizi uluslararası ölçekte büyük bir yetenek olarak nitelendiriyor. Eğitimle başarılı bir arpist olmak mümkün mü? Şunu da söylemek isterim ki müzik konusunda okullardan öğrendiğim kadar, hatta daha fazlasını dışarıda öğrendim. Bir müzisyeni müzisyen yapan çok sayıda değişken var. Eğitim elbette önemli ama tek başına yeterli olmayabilir.
■ Yakın bir zaman önce çıkan Çengnağme ve Cafe Tango adlı albümlerinizden bahsedebilir misiniz? Çengnağme (Çeng’in Ezgisi), çengin farklı kullanım alanlarını bugünün bakış açısı ile ortaya koymayı amaçlıyor. Çalışmalarıma tanıklık eden değerli arkadaşım Bora Uymaz albüme müzisyenliği ve prodüktörlüğü ile adeta damga vurdu. Cafe Tango ise son çıkan albümüm. Tango kuşakları birleştiren bir dans. İstanbul bugün Buenos Aires’ten
sonra dünyadaki ikinci tango kenti olarak biliniyor. Türkiye’de tango alt yapısı ve kültürü var, fakat 1970’lerden bu yana bestelenen Türk tangolar oldukça az. Cafe Tango’nun amaçlarından biri de kendi bestelerimizi yaparak bu geleneği sürdürmekti. Albümde klasik Arjantin tangolarının yanı sıra, yeni bestelenmiş nostalji tadında tangolar da bulunuyor.

Yazar Hakkında

Melih Uslu

MELİH USLU
1976 Almanya doğumlu. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Sabah Gazetesi, Gezi Travel dergisi, Levenin Turkije, Skylife, Sun Times, Pegasus Magazine, Gulf News, Die Welt ve The Daily Telegraph’ın aralarında bulunduğu bir çok uluslararası yayında editörlük ve yazarlık yaptı. 35 ülkenin yanı sıra Türkiye’nin tamamını gezdi. World Travel Channel’da programlar yaptı. Nereye Gitmeli? isimli kitabında röportajlarını toplayan Uslu, seyahat ağırlıklı birçok kitaba katkıda bulundu. Psikolojik danışman eşiyle birlikte İstanbul’da yaşıyor ve İngilizce - Almanca biliyor.

Yorum Ekle