Edebiyat

Türk Edebiyatının Yapı Taşı: Haldun Taner

necati@cubemedya.com'

Haldun Taner, sade bir dille işlediği hikâyeleriyle günümüz Türk hikâyeciliğinin yapı taşlarından biridir…

Haldun Taner, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının önemli yazarlarındandır. 1915 yılında İstanbul’da doğan yazar, beş yaşındayken babasının ölümü üzerine büyükbabasının konağında yaşamaya başladı. Parasız yatılı olarak girdiği Galatasaray Lisesinden 1935 yılında mezun oldu. Mezuniyetini takiben Heidelberg Üniversitesinde ekonomi ve siyaset bilimi öğrenimi görmek üzere Almanya’ya gitti. Almanya’da bulunduğu sırada yakalandığı verem hastalığı sebebiyle öğrenimini yarıda bırakarak Türkiye’ye dönmek zorunda kaldı. Erenköy Sanatoryumunda dört yıl tedavi gören yazar, burada Ankara Radyosu için skeçler kaleme aldı.

Haldun Taner, üniversite öğrenimini 1950 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Filolojisi bölümünde tamamladı. 1950-1954 yılları arasında Sanat Tarihi Bölümünde asistan olarak görev yapan yazar, 1952-1953 yılları arasında 12 sayı yayımlanacak olan Küçük isimli derginin yayın kadrosunda yer aldı. 1954 yılında Oyun adlı bir tiyatro dergisi yayımladı. 1955 yılında tiyatro eğitimi için Viyana’ya gitti, oradaki çalışmalarını tamamladıktan bir yıl sonra Türkiye’ye döndü, Tercüman gazetesinde sanat ve edebiyat üzerine yazılar yazmaya başladı.

1957 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ile Gazetecilik Enstitüsünde edebiyat, estetik ve tiyatro dersleri veren Haldun Taner, 1974-1986 yılları arasında Milliyet gazetesinde fıkra yazarlığını sürdürdü. 1966 yılında Türkiye Tiyatro Yazarları Derneğinin kuruluşunda yer aldı. 1967 yılında Metin Akpınar, Zeki Alasya ve Ahmet Gülhan’la Türkiye’nin ilk kabare tiyatrosu olan Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nu kurdu. Entelektüel tiyatro tarzından saptığı gerekçesiyle Devekuşu Kabare Tiyatrosu’ndan ayrılan Haldun Taner, 1969’da Münir Özkul’la Bizim Tiyatro’yu ve 1979 yılında Ahmet Gülhan’la Tef Kabare’yi kurdu. 1980 yılında Almanya’ya giderek orada tiyatro dersleri verdi, Die Zeit ve Merian gazetelerinde yazılar yazdı. Haldun Taner, 7 Mayıs 1986 tarihinde İstanbul’da geçirdiği kalp krizi sonucu öldü. 1987 yılından itibaren yazarın anısına Haldun Taner Öykü Ödülü verilmeye başlandı.

Sanatçı Haldun Taner

 Çeşitli dönemlerde Haldun Hasırcıoğlu, Haldun Yağcıoğlu ve Can Enişte müstear isimlerini de kullanan Haldun Taner, edebiyat hayatına radyo skeçleri yazarak başladı. Fıkra, gezi yazısı, anı gibi türlerde de eserler yazmasına rağmen Haldun Taner; daha çok “hikâyeci” ve “tiyatro yazarı” kimlikleri ile ön plana çıktı.

“Töhmet” adlı ilk hikâyesi 4 Ağustos 1946’da Yedigün dergisinde yayımlanan yazar; Varlık, Yücel, Ülkü gibi dergilerde art arda yayımladığı hikâyeler ile kısa zamanda geniş bir okur kitlesine ulaştı. New York Herald Tribune gazetesinin 1953 yılında düzenlediği uluslararası bir yarışmada Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu adlı hikâyesiyle Türkiye birinciliğini kazanan Taner’in On İkiye Bir Var adlı hikâye kitabı, 1955 yılı Sait Faik Hikâye Armağanı’na değer görüldü.

Yazar, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Memduh Şevket Esendal ve Fahri Celal Göktulga’nın etkilerinin görüldüğü ilk dönem hikâyelerinde; büyük şehir insanlarının hayatlarını ince bir mizah ve eleştiriyi harmanlayarak hikâyeleştirdi. 1946-1954 yılları arasında yayımlanan bu hikâyelerinde, -biraz da yazarın verem hastalığına yakalanması nedeniyle- karamsarlık duygusu hâkimdir ki bu duygu, 1954’ten sonra yazdığı hikâyelerde gittikçe silikleşir.

Hikâyeciliğinin ikinci dönemi

 Yazar hikâyeciliğinin ikinci döneminde ‘insan’ı evrensel bir bakış açısıyla ele alıp işleyen; fakat gücünü eleştiri ve mizahtan almaya devam eden eserler ortaya koydu. Modern hikâye tekniklerini ustaca kullanan Haldun Taner, hikâyelerinde ironinin bütün imkânlarından faydalanmıştır. Türk edebiyatında varoluşçuluk akımını savunan hikâye anlayışının geliştiği bir dönemde, bu akıma dâhil olmayarak, insanı daha çok sevecen bir bakış açısıyla ön plana çıkaran, hayatı ve tabiatı yücelten, çeşitli insanlık hallerini ince bir ironi ile eleştiren hikâyeler kaleme aldı. Taner, geniş halk kitlelerine hitap ettiği için hikâyelerinde sade ve anlaşılır bir dil kullanmaya özen göstermiştir.

Haldun Taner, hayattayken sekiz hikâye kitabı yayımlar: Yaşasın Demokrasi (1949), Tuş (1951), Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu (1954), Ayışığında Çalışkur (1954), On İkiye Bir Var (1954), Konçinalar (1967), Sancho’nun Sabah Yürüyüşü (1969), Yalıda Sabah (1983). Taner’in bütün hikâyeleri, Bilgi Yayınevi tarafından 1983 yılında dört cilt halinde yayımlanır: Kızıl Saçlı Amazon, Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu, On İkiye Bir Var ve Yalıda Sabah.

Tiyatro yazarı ve Keşanlı Ali Destanı

 Haldun Taner’in hikâyeciliğinin yanı sıra üzerinde durulması gereken diğer yönü tiyatro yazarlığıdır. O, piyesleriyle tiyatro sanatımızın ufkunu genişleten yazarlardan biri olmuştur. Taner, döneminin sosyal panoramasını çizen, toplumda karşılaştığı sorunları mizahi, gerçekçi ve eleştirel bakış açılarıyla ele alan on piyes yayımladı. Geleneksel tiyatromuzdan gelen unsurlarla modern tiyatrodan gelen unsurların harmanlandığı bu eserler içinde Keşanlı Ali Destanı’nın (1964) özel bir yeri vardır.

İlk kez 31 Mart 1964 tarihinde sahnelenmeye başlayan Keşanlı Ali Destanı; Türkiye’nin 1960’lı yıllarda yaşadığı sosyal-ekonomik çatışmaları ve büyük şehir ikiliği çerçevesinde, oldukça geniş bir şahıs kadroyla işleyen müzikli bir oyundur. Bu piyes, Türk edebiyatında epik tiyatronun ilk örneği kabul edilir. Taner, bu eserinde Bertold Brecht’in epik tiyatrosu ile geleneksel Türk tiyatrosunun başarılı bir sentezini ortaya koyar.

Günümüze gelinceye kadar kitap olarak defalarca basılan Keşanlı Ali Destanı, sahnelenmeye başladıktan sonra Türk tiyatrosunda adeta bir “fenomen” haline gelmiştir. Yurt içinde ve yurt dışında binlerce kez sahnelenen eser, dünyanın pek çok diline çevrilmiş, sinemaya ve dizi filme uyarlanmıştır.

Yazarın Keşanlı Ali Destanı dışındaki diğer piyeslerinden bazıları şunlardır: Günün Adamı (1953), Sersem Kocanın Kurnaz Karısı (1971, 1972 Türk Dil Kurumu Tiyatro Ödülü), Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım (1979), Fazilet Eczanesi (1982), Ayışığında Şamata (1987), Vatan Kurtaran Şaban (1989)…

Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil (1979) ile hatıra, Düşsem Yollara Yollara (1979) ile gezi yazısı türünün seçkin örneklerini edebiyatımıza kazandıran Haldun Taner, fıkra türünde de pek çok esere imza atmıştır. Devekuşuna Mektuplar (1960), Hak Dost Diye Başlayalım Söze (1978), Yaz Boz Tahtası (1982), Berlin Mektupları (1984) yazarın bu türde kaleme aldığı eserlerden birkaçıdır.

Haldun Taner, insanımızın çeşitli sosyal problemlerini mizah ve ironi eşliğinde, sade bir dille işlediği hikâyeleriyle günümüz Türk hikâyeciliğinin yapı taşlarından biri kabul edilmektedir. Yetmiş bir yıllık ömründe pek çok esere imza atan yazar, başta Keşanlı Ali Destanı olmak üzere piyesleri ve tiyatro sahasındaki diğer faaliyetleri ile modern tiyatromuza yön veren yazarlardan biri olmuştur.

Yazar Hakkında

necati@cubemedya.com'

Necati Tonga

Yorum Ekle