Türkçenin en iyi yazarlarından biridir Refik Halit Karay (1888-1965). Sadece iki hikâye kitabıyla, türün en önemli yazarları arasına girmeyi başarır. Şenlikli bir kalemi vardır. En hüzünlü hikâyede bile kasvet çökmez okurun yüreğine. Hafif bir yürek burkuntusu olur elbette. Ancak kafkaesk bir bataklık değildir onun yazdıkları. Daha çok olaylara, maceraya ağırlık verir. İç tahliller ancak macera üzerinden okunabilir. Psikoloji, satıhta görünmeyen bir unsurdur onun yazdıklarında. Ancak karakterleri asla tek boyutlu değildir. Avantür denerek küçümsenen kitaplarında bile etiyle kemiğiyle yaşayan karakterler yer alır. Mekân tasvirleri konusunda da tam bir ustadır Karay. Şeftali Bahçeleri’ndeki mekân tasvirleri bile yeter onun ustalığının tescili için. Hatta bu özelliğinden dolayı “ressam – muharrir” olarak anılır yaşadığı dönemde.
Bir yurt içinde bir de yurt dışında iki sürgünün yadigârı olan Memleket Hikâyeleri ve Gurbet Hikâyeleri nicelik olarak sınırlı olsa da nitelik olarak onu hikâye türünün öncü isimleri arasında yer almasını sağlar. Kimi egzotik ülkelerde geçen kimi toplumsal değişime / dönüşüme odaklı romanları onun yazı macerasının önemli verimleri arasındadır. Bunun dışında kronikleri, hicivleri ve anıları ile tam bir yazı emekçisidir Karay.
Ömrünün 22 yılını sürgünde geçiren Karay, kendisini “Ben olana, olmuşa, olacağa muhalifim.” sözleriyle anlatır. 1938’de gurbetten döndükten sonra kaleme aldığı romanlarda aşk temasını öne çıkarmış, bu da edebiyat çevrelerinde geri planda kalmasına yol açmış ama Türkçedeki ustalığına toz kondurmamıştır. Karay’ın yazdıkları okura kendini okutan kitaplardır. Uzak iklimleri de anlatsalar İstanbul’la da sınırlı olsalar başka kitaplarda bulunmayacak bir “tecrübedir” bir Refik Halit kitabı.
Bir İstanbul çocuğudur Refik Halit. Beylerbeyi’nde doğmuş, mezun olamasa da Galatasaray Lisesi’nde okumuş ve Babıali’de yazar olmuştur. Türk edebiyatının ilk “memleket” hikâyecisi olarak selamlamak mümkündür onu. Hatırlarında kendine karşı bile kullanır kirpinin oklarını. Osmanlı Devleti’nin son dönemi ile Cumhuriyet’in ilk döneminde yaşanan “savrulmaya” varan değişimleri onun kaleminden okumak mümkündür. Mesela 1920 yılında İstanbul’un İç Yüzü, 1939’da da İstanbul’un Bir Yüzü ismiyle yayımlanan romanı, İkinci Meşrutiyet öncesini ve sonrasını karşılaştırarak anlatır.
Beşir Ayvazoğlu’nun tespitiyle “Daima muhalif, bu yüzden hayatının çok önemli bir kısmı sürgünlerde geçmiş, geçinebilmek için ister istemez çok yazan, fakat çalakalem yazdıklarında bile Türkçesindeki kıvamla göz dolduran ve hemen her cümlesinde alaycı bakışlarını, muzip gülüşünü ve yırtıcı zekâsını hissettiren bir yazar: Refik Halid Karay. Roman, hikâye ve kroniklerinde, heyecanlı bir macera gibi yaşadığı hayatının bütün yansımalarını bulmak mümkündür. Anlam hazinelerini ele geçirmek için bir defineci gibi Türkçenin bütün gizli kapaklı köşelerini kurcalayan bir üslupçu, ‘Kirpi’sinin oklarını ustaca savuran bir mizah yazarı ve heccav…
Dünyaya açık bir İstanbul çocuğu, çok dikkatli bir gözlemci, külyutmaz bir entelektüel, hangi şartlarda olursa olsun hayattan zevk almayı bilen ve zihnini geçmişle hemen hiç meşgul etmeyen bir hazcı, bir Epiküryen…”dir o. Bir yönüyle henüz tanımaya başladığımız genç bir yazara benziyor Refik Halit Karay. Onun külliyatı aslında yeni yeni tamamlanıyor. Türk Tarih Kurumu’ndan Yusuf Turan Günaydın’ın emekleriyle yayınlanan Bir Ömür Boyunca isimli eseri gibi daha önce hatıralarında yer almayan ama gazete ve dergi sütunlarında unutulmuş pek çok anısı olduğu gibi mevcut yayınevinin yayınladığı yeni derlenmiş pek çok Karay eseri, yeni yeni kitap ciltleri arasında yer alma fırsatı buluyor. Bu da Refik Halit Karay hakkında söylenmesi gereken sözlerin asıl bundan sonra söylenebileceğini ifade ediyor bizlere. Üstelik Ahmet Özalp’in Refik Halid: Okları Kırılmış Kirpi adlı kitabı da gösteriyor ki Karay’ın eserlerinin sağlam bir edisyon – kritikten geçmesi de şart. Yayınlandığı dönemlerin “rüzgârları” pek çok “yayında” kendini göstermiş maalesef.
Bir başka yönüyle ise zaten her dem genç bir yazar Karay. O üslup, o anlatım, konu seçimi, hicivdeki ustalığı… Onu her dem genç yazar yapan özelliklerinden sadece birkaçı. Yahya Kemal Beyatlı, Refik Halit için boşuna mı “Türkçeye yeni bir çeşni vermiş.” diyor. Hep o gençlik işte. Gerçekten de yaşsız / yaşlanmayan bir gençlik Refik Halit’in üslubu.
Hangi yönüyle olursa olsun Refik Halit Karay ile tanışmak, Türkçe ve Türk edebiyatı ile tanışmanın vazgeçilmez kapıları arasında yer almaya devam ediyor, edecek.
Yorum Ekle